Melike Al

Melike Al

Mail: melike.al93@gmail.com

Tarım ve Hayvancılık’ta Çöküş

 Hemen her gün Fiyat artışları, zam Haberlerini dinlemekten bıktık, ‘’yine mi’’ dediğimiz bu Haberler, can sıkıntısının yanında,Aslında Ülkemizin de yavaş yavaş geldiği Noktayı gösteriyor.

Günümüzde Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişin gerçekleştirilemediği ülkemizde, yoğun Nüfus baskısı ve Devletin Tarıma karşı Destek yetersizliği nedeniyle,– insan dengesi ve buna bağlı yaşanan sorunlar ülkemiz tarımının ve hayvancılığının en önemli yapısal sorunu Haline geldi.

 Daha birkaç yıl öncesine kadar Türkiye, sahip olduğu Toprak, Su kaynakları ve iklim şartlarından dolayı Tarım potansiyeli yüksek bir ülke iken. Buğdayın atasının bu topraklarda Ekolojik zenginlik bakımından dünyanın sayılı ülkelerinden birinde yaşıyor olmamıza rağmen. Toplam 230 bin ton Buğday ithal etti. Nasıl olur da ekmek, makarnagibi ürünlerin ham maddesi olan buğday üretimi Türkiye'nin en önemli tarımsal faaliyetleri arasında yer alırken, ithalatı her geçen yıl artıyor?

Bakın Birleşmiş Milletler’in “Dünya Bakliyat Yılı” ilan ettiği 2016’da bakliyat tarafında dışa bağımlılık devam etti. Yerli üretim yetmeyince Kanada’dan Meksika’ya ABD’den Etiyopya’ya kadar birçok ülkeden nohut, mercimek, kuru fasulye ithal etmeyi sürdürdük.

Ülkemizin hayvan ihtiyacını karşılayan Güneydoğu Anadolu bölgemiz, Neredeyse 10 yıldır PKK’nın kıskacı Altında kalması, devletin Sıkıyönetim ilanı ve Son yıllardaki Göç yüzünden Hayvancılığın %70i bitme noktasına geldi.

Tarımın, çiftçimizin en başta gelen sorunu yüksek girdi maliyetleridir. Türkiye üretimin en önemli Girdileri olan Tohum, Gübre, Tarım ilacı ve Mazot bakımından ithalata bağımlıdır. Bu nedenle dövizdeki yükselme. İzlenen politikalar dışa bağımlılığı Artırdığı gibi üretimi de sürdürülemez hale getiriyor.

AKP hükümetlerinin uygulama tarım politikaları, küreselleşen piyasalar ve acımasız rekabet koşulları nedeniyle ürün/girdi değer eşitliğinde ki çiftçi aleyhine gelişmeler; üretim maliyetlerini aşırı şekilde Artırmış, buna karşılık ürün fiyatları gerçek anlamda yerinde saymış, hatta bazı ürünlerde gerilemiştir.

1980’li yıllara kadar büyük ölçüde kendini besleyebilen ülkelerden biri olan Türkiye’de; daha sonra uygulanan neoliberal politikalarla tarımı çökertme sürecinin temelleri atıldı. O yıllarda başlatılan “üreticiyi ithalatla terbiye etme” politikası, günümüzde çok daha vahşi bir şekilde uygulanmakta; arz eksikliği nedeniyle fiyatı artan her ürünün fiyatının ithalatla düşürme kolaycılığına başvurulmaktadır. İthalatın çözüm olmadığı (pirinç, kuru fasulye, sap- saman ve kırmızı ette) defalarca görülmesine rağmen bu politika ısrarla sürdürülmekte ve bu konuda Devlet ne yazık ki kalıcı bir çözüm üretememektedir.

Oysaki ithalatı değil, üretimi hedefleyen, emekten yana, küçük ve orta ölçekli çiftçileri destekleyen tarım politikaları uygulansa, sürdürülebilir ve planlı bir tarımsal üretim politikası izlendiğinse bu sorun bitmezse de aza inecek, Toplum Daha rahat nefes alacaktır.