Osman Kamacı

Osman Kamacı

Mail: osmankamaci@hotmail.com

Halklar Darbeye Darbe Yaptı

15 Temmuz gecesi her türlü askeri silah ve teçhizatla sokaklara çıkarak darbe girişiminde bulunan FETÖ terör unsurları bu topraklar üzerine adeta bir kâbus gibi çökerek, darbe dönemlerinin Türkiye de kapanmadığını ve de kapanmayacağını gösteren bir parantez açtılar. Açılan bu parantezin zaman kaybedilmeden kapatılmaması daha büyük belaların gelip ayağımıza dolaşmasını sağlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından İçi doldurularak kapanması gereken bu parantezin Demokratik ve Laik Cumhuriyetin korunması için belirleyici olan eylem planlarının bir an önce hayata geçirilmesini elzem kılıyor. Eğer açılan o parantez görmezden gelinerek önceki hatalar tekrarlanırsa, o zaman bu ülkede mantar gibi biten ihanet şebekelerinin inisiyatifine terk edilmiş olur ki, bu da ülke olarak bizi daha da büyük felaketlere sürükler.

Tam 35 yıl sonra, evet tam 35 yıl sonra toplum olarak darbeler dönemi artık bitmiştir diye rehavete kapılmışken, gecenin bir yarısı camilerden yükselen selalarla korku sarmalına yeniden yuvarlandık. Başta Silahlı kuvvetlerin üst kademeleri olmak üzere,  yıllarca devletin bütün kurumlarına sinsice çöreklenen gözü dönmüş Gülenci unsurlar, uzun bir bekleyişten sonra tüm çirkinliklerini ortaya koyarak, tarihe kapkara bir sayfanın girişini kodladılar. Ve taşıdıkları o kutsal üniformalarla kamuflaj sağladıkları kirli emellerine ulaşmak için uyudukları hücrelerden uyanarak eyleme geçme zamanının geldiğine inandıkları bir sırada düğmeye basma gafletine düştüler. Savaş yıllarında her türlü hava gücüne sahip olan işgal kuvvetlerinin zarar vermekten özellikle kaçındığı Türküye Büyük Millet Meclisi'ni bombalamaktan bir saniye bile tereddüt etmedikleri gibi, Ankara Emniyet binasını ve Cumhurbaşkanlığı Sarayını ağır silahlarla yoğun ateş altına aldılar. Gözlerini kan bürüyen vatan hainleri yabancı birer işgal gücü gibi tank ve helikopter benzeri silahlarla sivil halkın üzerine ateş açarak, yüzlerce insanın yaşamını yitirmesine bana mısın bile demediler. Kendi halkına silah doğrultabilecek kadar pervasızlaşan cuntacılar bir şeyi unuttular. Yıllardır böyle bir darbenin senaryosunu hazırladıkları belliydi ancak, hesaba katmadıkları bir şey vardı ki, bu bütün planlarını altüst etti. 1960 ve 1980'li yıllarda gerçekleşen askeri darbeler döneminde sus pus ve direnme ruhundan soyutlanmış, hatta günlerce evlerinden başlarını çıkaramayan pasif bir halk olamayacağı gerçeğini unuttular. O günün baskıcı koşulları altında yaşayan halkın yerini 28 Mayıs 2013 yılında gelişen ve Gezi olaylarında Demokratik temelde irade ortaya koyan bir halkın öldürücü direnci vardı ve bu direnç her türlü savaş aracıyla sokaklara çıkan tam teçhizatlı askerlere betondan bir bariyer oldu.  Demokrasiye ve Laik Cumhuriyete inanan bu halk, evlerinde kös kös oturarak kaderlerine boyun eğmedi. Ellerine geçirdikleri al bayraklarla alanlara akın ettiler ve dünyada eşi benzeri görülmemiş onurlu bir duruş sergileyerek köşe başlarını tutan tanklara karşı göğüslerini siper ettiler. Tank paletlerinin önlerine yatarak ölmeyi göze alacak kadar aidiyet duygularıyla kafa tutarak, darbecileri şaşkın ördeğe çevirdiler. Türkiye halkının kendisine karşı gerçekleştirilmeye çalışılan bu kalkışmayı önlemek için geliştirdiği inançlı ve kararlı tutumla adeta etten duvar ördü ve Laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya heveslenen piyonların bütün planlarını suya düşürerek, onlara hayal kırıklıkların en büyüğünü yaşattılar.    

Cumhurbaşkanı, Genelkurmay ve tüm Kuvvet komutanların soluklarını hissedebilecek kadar yakınlarına yaklaşabilen bu cuntacıların hiç bir reaksiyon vermeden ve yıllarca Devlet sırrı sayılabilecek her türlü belge ve bilgileri hiç bir engelle karşılaşmadan şeflerine çok rahatlıkla rapor etmesi ironidir, zafiyettir. Tehlikenin bu noktaya kadar gelmesini algılayabilecek hiç bir istihbarı ön çalışma yapılmadı mı? Hukuk Devletiyle birlikte Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik geliştirilen bu darbenin parmak izleri her yere bulaşmışken, neden kriminal çalışmalar yapılarak önlenmeye çalışılmadı? Halkın iradesini temsil eden TBMM'yi bombalayacak cesareti kendilerinde bulabilecek kadar palazlanan bu örgütün bilinmesine rağmen neden yıllarca eğitim kurumlarına ve sohbet evlerine hiç bir müdahalede bulunulamadı? Şimdi sormak gerekiyor? Acaba Darbeye karşı Demokrasi nöbeti tutma kararlılığından ödün vermeyen Türkiye Halkı olmasaydı, bu eli kanlı örgütün başlattığı hunharca kalkışma bastırılabilir miydi? Belki bastırılabilirdi fakat ülkeye çok büyük hasarlar vererek... Kim bilir? Belki de kendimizi iç savaşa sürüklenmiş gibi korkunç bir felaketin ortasında bulacaktık. Ama halklar buna izin vermedi.

Kurtuluş savaşına güç katmaya çalışırken, ayağında çarığı, heybesinde azığı olmadan; kadını, erkeği, genci, yaşlısı yek yürek oldular ve cepheyi işgal kuvvetlerine dar ettiler. Demem odur ki, bu halkın karşısında gövde gösterisi yapma gafletine düşenlerin tank, top ve uçakları birer vızıltıdır vızıltı...