Mihrican Deniz

Mihrican Deniz

Mail: kenthaberr@gmail.com

Müteahhit avı iyi de! Buna göz yumanları ne yapacaksınız?

6 Şubat Pazartesi sabahı tüm Türkiye kara bir güne uyandı. Merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan 7,7 şiddetindeki ve gün içerisinde 7.6 şiddetindeki depremle 10 ilimiz yerle bir oldu. Tabiri caizse taş üstünde taş kalmadı. Son aldığımız bilgilere göre 21 bin 848 vatandaşımız hayatını kaybetti. Yaralı olanları sizlere söylemek bile istemiyorum.

Yaşanan bu deprem için ‘Yüzyılın felaketi’ denildi.  

Üzerinden 6 gün geçti ve daha hayatta olan insanların olduğu enkazdan sağ çıkartıldığını bende sizler gibi buruk bir sevinçle ekranlardan izliyor ve bu duruma üzülüyorum.

Üzüntümün sebebi ise; yine geç kaldığımızı görmek!

 Olayın yaşandığı süreçte arama kurtarma ekipleri ve deneyimli çalışanlar bölgeye gönderilmiş olsaydı ? Belki de bilânço bu kadar ağır olmayabilirdi. Özellikle de maden çalışanlarının günler sonrası oraya gönderilmesi başlı başına büyük bir sorumsuzluğun göstergesidir. Maden emekçisi bir babanın kızıyım. Olay yaşandığı an’da babam ‘Hiç vakit kaybetmeden maden çalışanlarının gitmesi gerekiyor’ ifadesini kullandı. Çünkü onların işi zaten bu. Ama ne yazık ki AFAD’ın her şey bizim kontrolümüzde söylemiyle birlikte çoğu kurum ve kuruluşun eli kolu adeta bağlandı. Bölgede olan arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde ise; şu saat itibariyle yardımların ulaşmadığı köylerin olduğunu söylemeleri elbette insanın ciğerini parçalıyor.

Bu milletle gurur duymamak mümkün mü?

Depremin yaşandığı an itibariyle tüm Ülkede büyük bir seferberlik başladı. Nasıl bir duygu ise; herkes can’la başla sabahlara kadar yardım kolileri topladı. Kendi derneğimden biliyorum. Sabaha kadar tır yüklemesi yaptık. Birçok arkadaşım yardıma gelmek için resmen yalvardılar. Öyle bir durumdu ki; sanki deprem kilometrelerce uzakta değil. Burada olmuşçasına bir mücadele ve emek vardı. Bu milletle gurur duymamak mümkün mü?

Bedelini garip halk ödedi

Ancak bir de madalyonun diğer yüzü var. Çok uzun zaman öncesinde birçok bilim adamı bölgede yaşanacakları tahlil ederek defalarca yetkilileri uyarmalarına rağmen hiçbir girişimin olmamasının bedelini garip halk ödedi. Yeni yapılar dahi yıkıldıysa en son çıkan yasaların uygulanmadığının alenen göstergesidir. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Denetim mekanizmalarının işlemediği açıkça ortadadır. Aynı zamanda müteahhit avına çıkmakla beraber buna göz yuman kamu dairelerininde incelemeye alınması gerektiğine inanıyorum. Denetimin olmadığı yerde başıbozukluk olması çok da doğaldır.

Reklâm kokan tavırlarınızı kimse yemiyor..

Tabii dikkat çeken başka bir detay ise; yurtdışından yapılan desteklerin boyutu zaman zaman değişti. Örneğin, Tayvan lideri Tsai Ing-wen ve üst düzey hükümet yetkililerinin, bir maaşlarını depremlerin ardından yürütülen afet çalışmalarına bağışlayacaklarını açıkladılar. Öyle sanıyorum ki; bizim siyasetçilerimizde bu durumdan utandılar. Kimisi 1 yıllık maaşını, kimisi 6 aylık maaşını kimisi de 3 aylık maaşını depremzedeler için bağışladığını duyurdular. Bu reklâm kokan tavırları kimse yemiyor bilesiniz.

Acının dilinin, olmadığını gördük

Kimsenin emeğini görmezden gelmek mümkün değil. İlk olarak bölgede bulunan gazeteci meslektaşlarımın ve de hemcinslerimin o imkânsızlıklar içerisinde verdikleri mücadele ve duygu dolu anları ekrana yansıtmaları çok net gözüküyordu. Ayrıca; orada bulunan ekiplerin nasıl canlarını hiçe sayarak mücadele ettiklerini de gözyaşları içinde izliyoruz. Bir kişiyi kurtarmak için saatlerce süren çabaları, yaralanmalarına rağmen asla pes etmemeleri inanılır gibi değil.  Bu emek, bu özveri, bu çabanın adını koymak zaten mümkün değil. Hele ki bir kişiyi kurtardıklarında yaşadıkları o sevinç gözyaşları belki de yıllarca hafızalarımızdan silinmeyecektir. Özellikle yurtdışından gelen ekipler oradaki depremzedelerin dilleriyle değil, gözleriyle kurdukları bağ birbirlerine sarılmaları, birlikte gözyaşı dökmeleri acının dilinin, ırkının olmadığını ortaya serdi.

Facebook Yorum

Yorum Yazın