Toplumun Kılcal Damarlarıyla Oynamayın

Yerel seçimlere artık günler kaldı. Zamanın daralmasıyla birlikte Siyasi partiler de boş durmuyor ve miting meydanlarını seçmenlerle doldurulmaya çalışılıyorlar. Burada amaç, kalan süreci en iyi şekilde değerlendirerek daha çok seçmeni etkilemek ve oy oranlarını artırarak hedefledikleri Belediyelere kendi siyasi kadrolarını yerleştirmek. Buraya kadar hiç bir sıkıntı yok ve her şey normal. Çünkü bu sistem demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Sandığa gider ve halkın iradesine müracaat edersiniz. Halkın sandığa yansıyan iradesi size yetki veriyorsa kolları sıvar hizmet etmeye başlarsınız. Yok, eğer seçmen sizi tercih dışı bırakıyorsa, o zaman çıkan sonuca saygı duyacak ve neden tercih dışı bırakıldığınızı düşünüp, nedenlerini bulmaya çalışırsınız.

Gelgelelim ki, şu anda siyasi arenada yaşananlar hoşgörü ve tevazu kültüründen çok, ama çok uzaktır. Ne acıdır ki, yerel seçimlere katılan siyasi partilerin saha çalışmalarında bu erdemi ortaya koyabilen, yapıcı ve bütünü kucaklayıcı bir söylem dilini kullanan partiyi ve temsilcisini göremedik. Ellerinde bulunan gücü kullanarak, iktidar sarhoşluğuyla birer kibir abidesine dönüşenler, insanları kutuplara ayırmak için ne yapılması gerekiyorsa, ardına koymuyorlar. Ve her ağzını açanı terör odaklarıyla ilişkilendirip, açık hedef haline getirmenin gayreti içerisine giriyorlar. Adeta bir korku topluma yaratma çabasındalar. İnsanları akla hayale gelmeyen suçlarla yaftalamak doğru değildir. Daha dün Taksim'deki 8 Mart Dünya kadınlar günü yürüyüşü sırasında bir gurup feminist kadının polislerin engellemelerini protesto etmek için ıslıklı ve yuhalamalı protestoları sırasında yaşandı. Ve olay vuku bulduktan sonra Partili Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Hakkâri mitinginde halka hitaben''Ezanı yuhalayan, ıslıklayan, düdük sesleriyle bastırmayan çalışan edepsiz sloganlarıyla saygısızlıkta sınır tanımayanların arkasında kim var? HDP var, CHP var, dedi. Ancak şunun altını bir kez daha çiziyorum ki, sağcısı, solcusu, Türk'ü Kürt'ü, ateisti ve inananı… Bu ülkede yaşayan, havasını teneffüs eden, suyunu içen, ekmeğini yiyen ve yine bu ülkenin toprakları üzerinde yaşayan aklı başında hiç bir vatandaş, din gibi toplumun en hassas olduğu bir konuda kılcal damarları dağıtacak davranışlara sapmaz. Sapmamalıdır. Evet, doğrudur, yürüyüşleri polisler tarafından engellenmeye çalışılan Feminist kadınlar belli ki alandaki polisleri protesto amaçlı olan ve asla taşkınlığa dönüşmeyen bir ıslıklama ve yuhalama eylemi içerisine girmişler. Olayın içinde olan kadınlar ve orada bulunan gazeteciler de bunu kabul ediyor zaten. Islıklama ve yuhalamaların devam ettiği bir sırada vakit geldiği için ( söylenenlere bakılırsa gece saat 22.00 de ve zamansız) camilerden de ezan sesleri yükselmeye başlıyor ve ezan sesleri insanların bağırışlarına karışıyor. Durum tamamen tesadüfî bir zamanlama talihsizliğidir. Burada ne bir ezanı protesto ve yuhalama eylemi var, ne de toplumun kimyasını bozacak bir provokasyon girişimi söz konusudur.

Lütfen artık dinden elinizi çekin ve dini siyasi çıkarlarınıza malzeme yapmayın. Meydanlara çıkın insanlara ülke ekonomisinin neden dibe vurduğunu, tarım ve hayvancılık alanlarında neden dışarıya bağımlı hale geldiğimizi, varsa bunlarla ilgili politikalarınızı ve çözüm önerilerinizi anlatın. İşsizlik rakamları nasıl indirilecek ve milyonlarca işsiz insanımıza istihdam alanları yaratabilecek misiniz, bununla ilgili projelerinizi anlatın. Sokakta çöplerden beslenen insanların karnını nasıl doyuracağınızı anlatın. Topal ördek durumdaki eğitim sistemimizin eksikliklerini nasıl ortadan kaldıracağınızı anlatın. Sağlık sektöründeki açmazları anlatın. Sayıları milyonları bulan batık esnafı ve traktörünü çürümeye terk etmiş köylüyü anlatın.

Anlatın…

Bırakın Cennetin berat belgesini, bırakın mahşere çıkıp huzurda verilecek hesapları. Herkes kendi hesabını biliyor ve orada kendisi öder. Amel defterdarı değilsiniz. Siz insanların insanca yaşayabilmesi ve yarınlara daha güvenle bakabilmesi için devrim niteliğinde sayılabilecek projelerden bahsedin.