AKP kendi topuğuna sıkıyor

Ne varsa eskilerde var ve biz onların değerini yıllar geçtikçe haklı çıktıklarında bir kez daha iyi olduklarını anlıyoruz. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ünlü sözü vardır "Siyasette nasıl gelirsen, öyle gidersin." Erdoğan, siyasi tırmanışına İstanbul Belediye Başkanı iken saçma bir gerekçeyle gelen siyasi yasakla başlamıştı. Şimdi seçim yarışındaki en yakın rakibine saçma bir gerekçeyle siyasi yasak koydurarak kendi gidişini hazırlıyor. Tıpkı onun yaptığı gibi İmamoğlu da halkı aynı meydana davet ederek güç gösterisi yaptı. Aradan geçen yaklaşık çeyrek asırda AKP'nin kendi yaşadıklarından hiç ders almadığı anlaşıldı. Seçim kavgası asıl şimdi başlıyor. Hukuk, tamamen devreden çıktığına, Erdoğan'ın Saray'ı kaybetmemek için neleri göze alabileceği anlaşıldığına göre şimdi artık siyasetin sertleşen dili konuşacaktır.

Erdoğan, doğacak gerilimin son tahlilde kendisine hizmet edeceğini düşünüyor. HDP'yi kapatarak, kaynakları bol, İstanbul Belediyesi'ne el koyarak, en güçlü rakibini saf dışı bırakarak, hayalini kurduğu totaliter rejimin taşlarını döşüyor. Daha torbasında çok kartı olduğu belli... Ancak kaybetme korkusu ve iktidar hırsı, ona giderek daha çok hata yaptırıyor.

İmamoğlu kararıyla, iç çekişmelerle zayıflar gibi görünen muhalefeti tutkalla bir araya topladı. Engellemeye çalıştığı rakibine de, daha önce kendisinin pek işine yaramış mağduriyet zırhını giydirdi.

Altılı Masa'nın basın toplantısıyla açıklanması beklenen adayı, mahkeme salonunda açıklanmışa benziyor. İmamoğlu, 31 Mart konuşmasını tekrarlayarak, "İstanbul'u aldık, sıra

Türkiye'de" diyerek ve Kılıçdaroğlu'nun yokluğunda kendi adaylığını desteklediği bilinen Akşener'le halkın huzuruna çıkarak kampanyasını başlatmış oldu. Aldığı hapis cezası İstinaf'ta onaylanırsa Türkiye'nin nasıl bir siyasi kaosa sürükleneceğini kestirmek zor... Ama son karardan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin. Tarih, siyasetin çeyrek asır arayla aynı çukura bile bile ikinci kez düştüğünü yazacak.