Melike Al

Melike Al

Mail: melike.al93@gmail.com

Bir Ana kuzusu

'Hakkını helal et anam' demişti en son binerken otobüse,
'güle güle kuzuuum, Allah'a emanet ol kınalım' diyerek sallamıştı oğlunu kınalarken parmaklarında izi kalan kınalı elleriyle.
Baba ise gururla kabarttığı göğsünü saklamaya çalışıyordu kimse sıkıştığını hissetmesin diye. Gözleri dolu doluydu Mehmet'in anne ve babasının.
'Hele şu askerliğini bir yapsın, vatana borcunu bir ödesin Mehmet'im, anlı şanlı düğün yapacam ben Ayşe kızımla' diyordu anacığı akan gözyaşlarına aldırmadan Ayşe'yi evlerine götürürken.
Yaslı değillerdi vatan borcuydu bu, her yiğidin yapması gereken. Daha dün eteğinin ucunda oynayan Mehmet bugün koruyacaktı vatanını er gibi, yiğit gibi.
Huzurlu uyuyacaktı yatağında korkusuz her Türk vatandaşı.
'Şonra diye geçirdi içinden, sonra benim Mehmet'im karayağız, korkusuz, aslanlar gibi. Gözlerine kurban olduğum nasıl tüttün burnumda' diye diye geçirdi saymakla bittiremediği günleri.
Bitmişti işte, sabaha düşerdi yollara, bir gün öncesinden kaynatmıştı kuzusunun çok sevdiği kuru fasulyesini. Yüreğine çöreklenen hasreti de katarak kurduğu turşusu da hazırdı. Düşerdi sabaha yollara ezan ile birlikte.
'Hanım, öğlen gelecem dedi ya oğlan, ne diye bu sabırsızlık. Sabahın köründe gidipte ne edecen oralarda. Bekledin bunca ay üç beş saat mi beklemeyecen' diyen Ahmet efendisine hiç karşı gelmemişti bunca yıl.
'Bekleyemeyecem ya, karışma Ahmet efendi, oturma miskin miskin, suyu kaynattım bak, kalk traşını ol, limon kolonyanı sür, Ayşe'yi de almayı unutma gelirken.'
'Geldim anaa, hadi hazırsan koyuluverelim yollara ' diyerek çıkageldi gelin kızı.
Sabahın en erken saatinde kalkmaya alışık olan Zeynep anaya hiç bir sabah bu kadar güzel gelmemişti, sığmıyordu içi içine. Nefesi, yüreği, dokuz ay karnında taşıdığı miniği, er Mehmedi, aslan oğulcuğu gelecekti nasıl sığsındı ki.
'Bitti Ayşaamm bitti',
'Bittiianaaabittii' diyerek yarışırcasına doludizgin yol alıyorlardı sevdiceklerini karşılamak için iki kadın.
Geçmek bilmeyen saatler geçti, bitmek bilmeyen yollar bitti ve gelmesi beklenen otobüs geldi, geldi gelmesine ya inmedi Zeynep ananın kuzusu, inmedi Ahmet efendinin efesi, inmedi Ayşe'nin taa çocukluktan sevdalısı.
Mehmet vatana borcunu ödemiş, şehitlik mertebesine ulaşmış tahtıyla gelmişti köyüne omuzlar üstünde.
Anlı şanlı düğün kalabalığını dolduracak olan meydanlığa sığmadı geleceğin Mehmet'leri.
Ahmet efe'nin, oğlunu gönderdiği ilk gün gibi kabarıktı göğsü, saklamaya çalıştığını hissettiğimiz gibi.
Zeynep ana, o gün bugündür ne turşu kurar, ne de kuru fasulye kaynatır, oğlunun kabrini donatmıştır kırmızı laleler ve beyaz papatyalar ile tahmin edeceğiniz gibi.
Ayşe gelin çocukluk sevdasına, ağıtlar yakar şuan..